[color=red][size=18]Bir DYeni ünya D-8
Kurulduğu tarihte D-8
Hazırlayan: Suavi Kemal
Hızlı büyümenin önündeki engelleri kaldırmak, piyasaları serbestleştirmek ve dünya ekonomisi ile daha iyi entegre olmak için tüm ülkelerde hükümetler bir dizi reform gerçekleştirmişlerdi. Gelirlerdeki büyümeler zaten büyük ve artan nüfusla birleştiğinde gelecek yıllarda hızla büyüyen pazarlar oluşturacağı planlanıyordu.
Nispeten makul düzeylerden başlayarak D-8 ülkeleri yakın geçmişte oldukça yüksek büyüme oranları kaydetmişlerdi. Hızlı büyümenin önündeki engelleri kaldırmak, piyasaları serbestleştirmek ve dünya ekonomisi ile daha iyi entegre olmak için tüm ülkelerde hükümetler bir dizi reform gerçekleştirmişlerdi. Gelirlerdeki büyümeler zaten büyük ve artan nüfusla birleştiğinde gelecek yıllarda hızla büyüyen pazarlar oluşturacağı planlanıyordu.
D-8 ülkeleri nispi olarak büyük bir nüfusa sahiptiler. 1999 yılı itibarıyla D-8’in toplam nüfusu 806 milyon kişidir. Bu dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 13,5’ine tekabül etmekte. Sekiz ülkeden dördünün nüfusu 100 milyonun üzerinde, bir ülkenin ise 200 milyonun üzerinde. Bu büyük insan kaynaklarına ek olarak, D-8 ülkeleri önemli doğal kaynaklara da sahipler. Bu kaynakların bazıları hali hazırda kullanılmakta, ancak daha henüz kullanıma açılmamış büyük rezervler de bulunmakta.
D-8 ülkelerinin toplam ihracatı ise kurulduğu 1997 yılı itibarıyla dünya ihracatının yüzde 3,8’ini oluşturmaktaydı. 1999 yılı itibarıyla ise bu oran (İran hariç) yüzde 3,3 olmuştur. D-8 ülkelerinin 1999 yılı ihracatı 185,5 milyar dolardır. D-8 ülkeleri arasında en fazla ihracat yapan ülke 84,5 milyar dolar ile Malezya’dır. Malezya’yı, 48,6 milyar dolar ile Endonezya ve 26,6 milyar dolar ile Türkiye izlemekte.
D-8 ülkelerinin toplam ithalatı ise, kurulduğu 1997 yılı itibarıyla dünya ihracatının yüzde 4’ünü oluşturmaktaydı. 1999 yılı itibarıyla ise bu oran (İran hariç) yüzde 3,0’dür. D-8 ülkelerinin 1999 yılı ithalatı 174,5 milyar dolardır. D-8 ülkeleri arasında en fazla ithalat yapan ülke ihracatta olduğu gibi 65 milyar dolar ile Malezya’dır. Malezya’yı, 40,7 milyar dolar ile Türkiye ve 24 milyar dolar ile Endonezya izlemekteydi.
Un, yağ, şeker var ama...
Nuri Pakdil’in Türkiye’nin boyun ağrılarıyla ilgili benzetmesi ilginçti: Gözlerini hep ileriye dikmesi gereken Türkiye, iki yüz yıldır sürekli Batı’ya baktığı için dayanılmaz boyun ağrıları çekmekte olduğunu tespit etmişti. D-8 girişimi Türkiye’nin boyun ağrılarına şifa bulmak üzere başlattığı bir girişim olarak tarihteki yerini aldı. Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde gündeme gelen D-8 projesi, her ne kadar büsbütün devre dışı kalmamış da olsa bir anlamda buzluğa kaldırıldı. D-8 projesinin taşıdığı potansiyele rağmen atıl kalmasının arka planındaki uluslararası operasyonların tam listesini çıkarmak ise mümkün bile değil. D-8, Türkiye'nin girişimiyle 22 Ekim 1996'da İstanbul'da Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistan'ın işbirliğiyle düzenlenen Kalkınma İşbirliği Konferansı ile kurulmuştu. 15 Haziran 1997 tarihinde anılan ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla İstanbul'da Türkiye'nin dönem başkanlığında, Gelişmekte Olan 8 Ülke Zirvesi resmen toplanmıştı. Bu organizasyonun amacı üyelerinin sosyal ve ekonomik ilişkilerinin zenginleştirilmesine yeni bir boyut katmaktı. Üyelerinin tamamı aynı zamanda İslam Konferansı Teşkilatı’nın da üyesi olan D-8 üyeleri, tabii kaynakları, kalabalık nüfusları ve potansiyel pazarlarından ötürü kendi bölgelerinde önemli konum arz etmekte. Ancak o tarihten itibaren D-8’e imza atan ülkelerin üstünden kara bulutlar eksik olmadı.
G-7’nin yoksulluğu ve zenginliği
Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G7’ler grubu, en zengin 7 ülkeyi kapsıyor. G7’ler dünyadaki nüfusun yüzde 15’i oluşturuyor ancak dünyadaki gelirden aldıkları pay yüzde 74. Dünya nüfusunun kalan 85’i ise toplam gelirden yüzde 21 pay alıyor. G7 ülkeleri doğal kaynaklar açısından pek parlak durumda değiller. Mesela Japonya'nın yalnızca %13,3'ü tarıma uygun. Japonya'nın enerjide kendine yeterlilik oranı ise sadece % 18,1 ve tükettiği petrolün % 99,7'sini ithal ediyor. 1996-2000 yılları arasındaki 5 yıl içinde Gelişmiş 7 (G7)’nin –ABD, Kanada, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya- petrol üzerinden elde ettiği vergi geliri 1.3 trilyon dolar olmasına karşılık OPEC ülkelerinin bu 5 yıl içinde petrolden elde ettiği gelir 850 milyar dolar. Yani petrole sahip olmayan G7 ülkeleri petrolden, petrol üreticisi ülkelerin oluşturduğu OPEC’e üye ülkelerin petrol satışından 450 milyar dolar daha fazla geliri, petrol ürünleri üzerine koydukları vergilerle, satış gerçekleştiği anda elde ettiler.
Krizler üst üste
Ancak Asya krizi, oluşumun iki büyük ve zengin ülkesini yerle bir etti. Malezya finansal çöküşün eşiğinden döndü. Endonezya, ülke içinde baş gösteren anarşi ortamının ateşlediği bir ayrımcılık furyasıyla parçalanmaya doğru gidiyor. D-8'in bir diğer Asyalı üyesi olan Pakistan, Hindistan'la giriştiği rekabet sonucunda siyaseten ve iktisaden ablukaya alınmış vaziyette. İran, hâlâ devrimle olan iç hesaplaşmasını yapmakla meşgul.
Mısır ise değişen Ortadoğu düzleminde kendine nasıl bir rol biçeceğinin hesaplarını yapıyor. Afrika'nın en kalabalık Müslüman ülkesi olan Nijerya ise, kan ve barutla yıkanmış kara kıtanın içinde tökezleyip duruyor. Değişmeyen yegane şey, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Bangladeş'teki sel faciaları. D-8’lere vurulan darbeler bununla da bitmedi. Şimdi de Afganistan harekatı ile Amerika ve İngiltere bir taşla üç-beş hedefi yok etme peşinde.
D-8, G-7’ye karşı
D-8 ülkelerinin yıllık ihracat hacmi 250 milyar dolar civarında. Buna karşılık yapılan ithalat miktarı ise 230 milyar dolar. İthalatın çoğu ise Avrupa ülkeleri ya da ABD ile yapılıyor. Müslüman ülkelerin ekonomilerinin gelişmesi ve dünya konjonktüründe iyi bir yer edinebilmeleri için D-8 ülkelerinin kendi aralarında da ticarete öncelik vermeleri gerekiyor. Sadece kendi aralarındaki iyi işbirliği, az gelişmiş Müslüman ülkelerin durumunu düzeltmeye ve dünya piyasasında söz sahibi etmeye yardımcı olabilirdi.
D-8 ülkelerinin ticaret yaptığı başlıca ülkeler sanayileşmiş ülkeler oldu. İhracatın büyük çoğunluğu ABD, Japonya, Almanya ve daha küçük oranda da İngiltere, İtalya ve Fransa’ya yapılmakta. Bazı istisnalar dışında ithalatın büyük kısmı da aynı ülkelerden kaynaklanmakta. Yani büyük ölçüde G7 ülkeleriyle. Zaten doğal kaynaklarla servetin farklı ellerde toplanmasının çelişkisinin en net okunabileceği ayrım da D-8 ve G7 ülkeleri arasında yapılacak mukayese ile okunabilir.
Nitekim G-7 liderlerince alınan kararlar; Dünya Bankası, IMF, OECD, DTÖ ve NATO gibi uluslararası kuruluşların politikalarının yönlendirilmesinde son derece önemli rol oynamakta. G-7 ülkeleri aynı zamanda dünya ticaretinde de önemli paya sahipler. G-7 ülkelerinin 2000 yılı itibarıyla gerçekleştirdikleri ihracat dünya toplam ihracatının yüzde 45,7’sini, ithalatları ise dünya toplam ithalatının yüzde 48,9’unu oluşturuyor. Bu yazı dizisi biraz da söz konusu uçurumun arka planını dile getirmek için kaleme alındı…
D-8 ülkelerinin profilleri
Bangladeş: En yoksul D-8 ülkesi olan Bangladeş, en büyük jüt (Hint keneviri) ihracatçısıdır ve dünyanın jüt ihracatının yüzde 80’ini bu ülke gerçekleştirmekte. Ayrıca çay ve pirincin de yetiştiği Bangladeş’in bir başka zenginliği ise Bengal körfezinde işletmeye hazır büyük doğal gaz rezervleridir.
Mısır: Başlıca doğal kaynakları petrol ve gazdır. Petrol rezervlerinin boyutunun dünya standartlarına göre az olmasına rağmen bilinen ve potansiyel doğal gaz rezervleri önemli düzeydedir. Diğer mineral kaynakları arasında fosfat rezervleri önemli yer tutmaktadır. Mısır, ayrıca, yüksek kaliteli pamuk, pirinç, şeker kamışı, turunçgiller ve sebzeler üretmekte ve ihraç etmektedir.
Endonezya: Bu Güneydoğu Asya ülkesi hem tarımsal kaynaklar hem de petrol ve doğal gaz açısından zengindir. Başlıca doğal kaynakları arasında kömür, kalay, boksit, bakır ve nikel gelir. Bütün bunların yanı sıra Endonezya önemli bir palmiye yağı, kahve, kakao, doğal kauçuk ve ağaç ürünleri üreticisidir.
İran: Dünyanın bilinen petrol rezervlerinin yüzde 9’unu elinde bulunduran İran, bölgedeki en eski petrol endüstrilerinden birine sahiptir. Dünyada ikinci en büyük rezervler olan doğal gaz rezervleri de önemli bir gelir kaynağıdır. İran, demir ve boksit gibi mineral kaynaklara da sahiptir.
Malezya: Bu ülke kalay ve kauçuk tedarikçisi olarak dünya piyasalarında önemli bir rol oynamakta, petrol ve doğal gaz üretimi de önem kazanmaktadır. Malezya ayrıca dünyanın önde gelen tropik kereste üreticisi olmaya da devam etmektedir.
Nijerya: Bu Afrika ülkesi kükürt içeriği az, yüksek kaliteli petrol rezervlerine sahiptir. Ayrıca, çok çeşitli mineral kaynaklara ilaveten nispeten büyük doğal gaz rezervlerini de elinde bulundurmakta. Tarım ürünleri arasında ise kakao önemli bir yer tutmakta ve petrolden sonra ihracatta ikinci sırada yer almaktadır.
Pakistan: Yakıt kaynakları nispeten sınırlı olan Pakistan’ın manyezit, kireç taşı, mermer ve dolomit gibi yakıt dışı mineralleri içeren geniş bir ürün yelpazesi bulunmaktadır. Pakistan ayrıca önemli bir pamuk ve pirinç üreticisidir.
Soros’a ve tsunamiye rağmen parlayan Malezya
1957 yılında İngiltere'den bağımsızlığını ilan eden Malezya'nın nüfusunun yüzde 60’ı Müslüman. Malezya ekonomisi başlangıçta tarım ve hayvancılığa dayanırdı.
Bugün de ihracat tabanının en önemli ürünü elektronik mallar olmakla birlikte kauçuk gibi doğal ürünlerin işlenmesinden sağlanan gelirler de hafife alınamayacak seviyede. Ürettiği tarım ürünlerinin başında pirinç, kauçuk, palmiye tohumu, ananas, kakao ve çeşitli meyve ve sebzeler olan Malezya’da balıkçılık da yaygın. Orman ürünlerinin ekonomiye katkı sağladığı Malezya zengin kalay rezervine sahip. Ancak maden rezervleri büyük ölçüde sömürge döneminde İngilizler tarafından tüketilmiş. İngiltere'nin kolonisi olduğu dönemlerde, bol miktarda doğal kaynakları bulunan ülke, ham madde açısından zengindi. Dünya teneke, kauçuk ve hurma yağı talebini önemli ölçüde karşılayan Malezya 1970'lerden beri petrol ve doğal gaz ihraç ediyor.
Elektronik eşya üretiminde Çin'den büyük bir darbe alan Malezya, bu sektörde durumunu kurtarmak için Güney Kore'yi örnek alarak ürettiği mallarda katma değeri yükseltmeyi hedeflemekte. Malezya hükümeti bu amaçla Multimedia Super Corridor (MSC) adını verdiği ve Singapur'dan yaklaşık 100 km kare daha büyük olan bir alanda 800 adet teknoloji firmasını toplamayı başardı. Söz konusu MSC bölgesindeki şirketlere istisnai ayrıcalıklar sağlanmakta ve Ar-Ge yatırımları için devlet desteği verilmekte.
Kurulduğu tarihte D-8
Hazırlayan: Suavi Kemal
Hızlı büyümenin önündeki engelleri kaldırmak, piyasaları serbestleştirmek ve dünya ekonomisi ile daha iyi entegre olmak için tüm ülkelerde hükümetler bir dizi reform gerçekleştirmişlerdi. Gelirlerdeki büyümeler zaten büyük ve artan nüfusla birleştiğinde gelecek yıllarda hızla büyüyen pazarlar oluşturacağı planlanıyordu.
Nispeten makul düzeylerden başlayarak D-8 ülkeleri yakın geçmişte oldukça yüksek büyüme oranları kaydetmişlerdi. Hızlı büyümenin önündeki engelleri kaldırmak, piyasaları serbestleştirmek ve dünya ekonomisi ile daha iyi entegre olmak için tüm ülkelerde hükümetler bir dizi reform gerçekleştirmişlerdi. Gelirlerdeki büyümeler zaten büyük ve artan nüfusla birleştiğinde gelecek yıllarda hızla büyüyen pazarlar oluşturacağı planlanıyordu.
D-8 ülkeleri nispi olarak büyük bir nüfusa sahiptiler. 1999 yılı itibarıyla D-8’in toplam nüfusu 806 milyon kişidir. Bu dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 13,5’ine tekabül etmekte. Sekiz ülkeden dördünün nüfusu 100 milyonun üzerinde, bir ülkenin ise 200 milyonun üzerinde. Bu büyük insan kaynaklarına ek olarak, D-8 ülkeleri önemli doğal kaynaklara da sahipler. Bu kaynakların bazıları hali hazırda kullanılmakta, ancak daha henüz kullanıma açılmamış büyük rezervler de bulunmakta.
D-8 ülkelerinin toplam ihracatı ise kurulduğu 1997 yılı itibarıyla dünya ihracatının yüzde 3,8’ini oluşturmaktaydı. 1999 yılı itibarıyla ise bu oran (İran hariç) yüzde 3,3 olmuştur. D-8 ülkelerinin 1999 yılı ihracatı 185,5 milyar dolardır. D-8 ülkeleri arasında en fazla ihracat yapan ülke 84,5 milyar dolar ile Malezya’dır. Malezya’yı, 48,6 milyar dolar ile Endonezya ve 26,6 milyar dolar ile Türkiye izlemekte.
D-8 ülkelerinin toplam ithalatı ise, kurulduğu 1997 yılı itibarıyla dünya ihracatının yüzde 4’ünü oluşturmaktaydı. 1999 yılı itibarıyla ise bu oran (İran hariç) yüzde 3,0’dür. D-8 ülkelerinin 1999 yılı ithalatı 174,5 milyar dolardır. D-8 ülkeleri arasında en fazla ithalat yapan ülke ihracatta olduğu gibi 65 milyar dolar ile Malezya’dır. Malezya’yı, 40,7 milyar dolar ile Türkiye ve 24 milyar dolar ile Endonezya izlemekteydi.
Un, yağ, şeker var ama...
Nuri Pakdil’in Türkiye’nin boyun ağrılarıyla ilgili benzetmesi ilginçti: Gözlerini hep ileriye dikmesi gereken Türkiye, iki yüz yıldır sürekli Batı’ya baktığı için dayanılmaz boyun ağrıları çekmekte olduğunu tespit etmişti. D-8 girişimi Türkiye’nin boyun ağrılarına şifa bulmak üzere başlattığı bir girişim olarak tarihteki yerini aldı. Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde gündeme gelen D-8 projesi, her ne kadar büsbütün devre dışı kalmamış da olsa bir anlamda buzluğa kaldırıldı. D-8 projesinin taşıdığı potansiyele rağmen atıl kalmasının arka planındaki uluslararası operasyonların tam listesini çıkarmak ise mümkün bile değil. D-8, Türkiye'nin girişimiyle 22 Ekim 1996'da İstanbul'da Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistan'ın işbirliğiyle düzenlenen Kalkınma İşbirliği Konferansı ile kurulmuştu. 15 Haziran 1997 tarihinde anılan ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla İstanbul'da Türkiye'nin dönem başkanlığında, Gelişmekte Olan 8 Ülke Zirvesi resmen toplanmıştı. Bu organizasyonun amacı üyelerinin sosyal ve ekonomik ilişkilerinin zenginleştirilmesine yeni bir boyut katmaktı. Üyelerinin tamamı aynı zamanda İslam Konferansı Teşkilatı’nın da üyesi olan D-8 üyeleri, tabii kaynakları, kalabalık nüfusları ve potansiyel pazarlarından ötürü kendi bölgelerinde önemli konum arz etmekte. Ancak o tarihten itibaren D-8’e imza atan ülkelerin üstünden kara bulutlar eksik olmadı.
G-7’nin yoksulluğu ve zenginliği
Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G7’ler grubu, en zengin 7 ülkeyi kapsıyor. G7’ler dünyadaki nüfusun yüzde 15’i oluşturuyor ancak dünyadaki gelirden aldıkları pay yüzde 74. Dünya nüfusunun kalan 85’i ise toplam gelirden yüzde 21 pay alıyor. G7 ülkeleri doğal kaynaklar açısından pek parlak durumda değiller. Mesela Japonya'nın yalnızca %13,3'ü tarıma uygun. Japonya'nın enerjide kendine yeterlilik oranı ise sadece % 18,1 ve tükettiği petrolün % 99,7'sini ithal ediyor. 1996-2000 yılları arasındaki 5 yıl içinde Gelişmiş 7 (G7)’nin –ABD, Kanada, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya- petrol üzerinden elde ettiği vergi geliri 1.3 trilyon dolar olmasına karşılık OPEC ülkelerinin bu 5 yıl içinde petrolden elde ettiği gelir 850 milyar dolar. Yani petrole sahip olmayan G7 ülkeleri petrolden, petrol üreticisi ülkelerin oluşturduğu OPEC’e üye ülkelerin petrol satışından 450 milyar dolar daha fazla geliri, petrol ürünleri üzerine koydukları vergilerle, satış gerçekleştiği anda elde ettiler.
Krizler üst üste
Ancak Asya krizi, oluşumun iki büyük ve zengin ülkesini yerle bir etti. Malezya finansal çöküşün eşiğinden döndü. Endonezya, ülke içinde baş gösteren anarşi ortamının ateşlediği bir ayrımcılık furyasıyla parçalanmaya doğru gidiyor. D-8'in bir diğer Asyalı üyesi olan Pakistan, Hindistan'la giriştiği rekabet sonucunda siyaseten ve iktisaden ablukaya alınmış vaziyette. İran, hâlâ devrimle olan iç hesaplaşmasını yapmakla meşgul.
Mısır ise değişen Ortadoğu düzleminde kendine nasıl bir rol biçeceğinin hesaplarını yapıyor. Afrika'nın en kalabalık Müslüman ülkesi olan Nijerya ise, kan ve barutla yıkanmış kara kıtanın içinde tökezleyip duruyor. Değişmeyen yegane şey, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Bangladeş'teki sel faciaları. D-8’lere vurulan darbeler bununla da bitmedi. Şimdi de Afganistan harekatı ile Amerika ve İngiltere bir taşla üç-beş hedefi yok etme peşinde.
D-8, G-7’ye karşı
D-8 ülkelerinin yıllık ihracat hacmi 250 milyar dolar civarında. Buna karşılık yapılan ithalat miktarı ise 230 milyar dolar. İthalatın çoğu ise Avrupa ülkeleri ya da ABD ile yapılıyor. Müslüman ülkelerin ekonomilerinin gelişmesi ve dünya konjonktüründe iyi bir yer edinebilmeleri için D-8 ülkelerinin kendi aralarında da ticarete öncelik vermeleri gerekiyor. Sadece kendi aralarındaki iyi işbirliği, az gelişmiş Müslüman ülkelerin durumunu düzeltmeye ve dünya piyasasında söz sahibi etmeye yardımcı olabilirdi.
D-8 ülkelerinin ticaret yaptığı başlıca ülkeler sanayileşmiş ülkeler oldu. İhracatın büyük çoğunluğu ABD, Japonya, Almanya ve daha küçük oranda da İngiltere, İtalya ve Fransa’ya yapılmakta. Bazı istisnalar dışında ithalatın büyük kısmı da aynı ülkelerden kaynaklanmakta. Yani büyük ölçüde G7 ülkeleriyle. Zaten doğal kaynaklarla servetin farklı ellerde toplanmasının çelişkisinin en net okunabileceği ayrım da D-8 ve G7 ülkeleri arasında yapılacak mukayese ile okunabilir.
Nitekim G-7 liderlerince alınan kararlar; Dünya Bankası, IMF, OECD, DTÖ ve NATO gibi uluslararası kuruluşların politikalarının yönlendirilmesinde son derece önemli rol oynamakta. G-7 ülkeleri aynı zamanda dünya ticaretinde de önemli paya sahipler. G-7 ülkelerinin 2000 yılı itibarıyla gerçekleştirdikleri ihracat dünya toplam ihracatının yüzde 45,7’sini, ithalatları ise dünya toplam ithalatının yüzde 48,9’unu oluşturuyor. Bu yazı dizisi biraz da söz konusu uçurumun arka planını dile getirmek için kaleme alındı…
D-8 ülkelerinin profilleri
Bangladeş: En yoksul D-8 ülkesi olan Bangladeş, en büyük jüt (Hint keneviri) ihracatçısıdır ve dünyanın jüt ihracatının yüzde 80’ini bu ülke gerçekleştirmekte. Ayrıca çay ve pirincin de yetiştiği Bangladeş’in bir başka zenginliği ise Bengal körfezinde işletmeye hazır büyük doğal gaz rezervleridir.
Mısır: Başlıca doğal kaynakları petrol ve gazdır. Petrol rezervlerinin boyutunun dünya standartlarına göre az olmasına rağmen bilinen ve potansiyel doğal gaz rezervleri önemli düzeydedir. Diğer mineral kaynakları arasında fosfat rezervleri önemli yer tutmaktadır. Mısır, ayrıca, yüksek kaliteli pamuk, pirinç, şeker kamışı, turunçgiller ve sebzeler üretmekte ve ihraç etmektedir.
Endonezya: Bu Güneydoğu Asya ülkesi hem tarımsal kaynaklar hem de petrol ve doğal gaz açısından zengindir. Başlıca doğal kaynakları arasında kömür, kalay, boksit, bakır ve nikel gelir. Bütün bunların yanı sıra Endonezya önemli bir palmiye yağı, kahve, kakao, doğal kauçuk ve ağaç ürünleri üreticisidir.
İran: Dünyanın bilinen petrol rezervlerinin yüzde 9’unu elinde bulunduran İran, bölgedeki en eski petrol endüstrilerinden birine sahiptir. Dünyada ikinci en büyük rezervler olan doğal gaz rezervleri de önemli bir gelir kaynağıdır. İran, demir ve boksit gibi mineral kaynaklara da sahiptir.
Malezya: Bu ülke kalay ve kauçuk tedarikçisi olarak dünya piyasalarında önemli bir rol oynamakta, petrol ve doğal gaz üretimi de önem kazanmaktadır. Malezya ayrıca dünyanın önde gelen tropik kereste üreticisi olmaya da devam etmektedir.
Nijerya: Bu Afrika ülkesi kükürt içeriği az, yüksek kaliteli petrol rezervlerine sahiptir. Ayrıca, çok çeşitli mineral kaynaklara ilaveten nispeten büyük doğal gaz rezervlerini de elinde bulundurmakta. Tarım ürünleri arasında ise kakao önemli bir yer tutmakta ve petrolden sonra ihracatta ikinci sırada yer almaktadır.
Pakistan: Yakıt kaynakları nispeten sınırlı olan Pakistan’ın manyezit, kireç taşı, mermer ve dolomit gibi yakıt dışı mineralleri içeren geniş bir ürün yelpazesi bulunmaktadır. Pakistan ayrıca önemli bir pamuk ve pirinç üreticisidir.
Soros’a ve tsunamiye rağmen parlayan Malezya
1957 yılında İngiltere'den bağımsızlığını ilan eden Malezya'nın nüfusunun yüzde 60’ı Müslüman. Malezya ekonomisi başlangıçta tarım ve hayvancılığa dayanırdı.
Bugün de ihracat tabanının en önemli ürünü elektronik mallar olmakla birlikte kauçuk gibi doğal ürünlerin işlenmesinden sağlanan gelirler de hafife alınamayacak seviyede. Ürettiği tarım ürünlerinin başında pirinç, kauçuk, palmiye tohumu, ananas, kakao ve çeşitli meyve ve sebzeler olan Malezya’da balıkçılık da yaygın. Orman ürünlerinin ekonomiye katkı sağladığı Malezya zengin kalay rezervine sahip. Ancak maden rezervleri büyük ölçüde sömürge döneminde İngilizler tarafından tüketilmiş. İngiltere'nin kolonisi olduğu dönemlerde, bol miktarda doğal kaynakları bulunan ülke, ham madde açısından zengindi. Dünya teneke, kauçuk ve hurma yağı talebini önemli ölçüde karşılayan Malezya 1970'lerden beri petrol ve doğal gaz ihraç ediyor.
Elektronik eşya üretiminde Çin'den büyük bir darbe alan Malezya, bu sektörde durumunu kurtarmak için Güney Kore'yi örnek alarak ürettiği mallarda katma değeri yükseltmeyi hedeflemekte. Malezya hükümeti bu amaçla Multimedia Super Corridor (MSC) adını verdiği ve Singapur'dan yaklaşık 100 km kare daha büyük olan bir alanda 800 adet teknoloji firmasını toplamayı başardı. Söz konusu MSC bölgesindeki şirketlere istisnai ayrıcalıklar sağlanmakta ve Ar-Ge yatırımları için devlet desteği verilmekte.