"Diyelim ki AK Parti bu seçimlerde % 47 değilde % 40 oy alırsa, AK Parti’nin oylarının düşmesinin günahını(!) Saadet Partisi mi ödeyecek? "
Oldukça netameli bir mesele farkındayım.
Ancak içten içe seslendirilen bu meselenin açıklığa kavuşmasının ve tartışılmasının zamanı geldi.
Saadet güçlenirse AK Parti zayıflar ve aradan CHP çıkar. Saadet Partisi oyları bölüyor. Saadet bir miktar güçlensin ama bundan AK Parti zarar görmesin düşüncesinde olan ve endişelenenlerle sizlerde karşılaşmışsınızdır. Bu düşünceleri seslendirenlerin büyük çoğunluğu aynı zamanda Saadet Partisi’nin Doğan Medya Grubu’na bağlı TV ve gazetelerde yer almasından da rahatsız olduklarını ve bunun Aydın Doğan’ın AK Parti’yi zayıflatmak için tezgahladığını savunuyorlar.
Aynı zamanda bu düşünceleri seslendirenlerin büyük kısmı Saadet Partisi ile AK Parti arasında temelde bir fark olmadığını ve Saadet’in aldığı her oyun AK Parti’yi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorlar.
Peki gerçekten bu doğru mu?
Ya da Saadet Partisi ne yapmalı ki bu çevrelerin gönlünü hoş tutsun. Yani hem güçlensin hem de AK Parti’yi zayıflatmasın.
Saadet Partisi’nin AK Parti oylarını böldüğü varsayımına dayanılarak üretilen bu soruyu Habertürk’te yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a sorduğunda Kurtulmuş’un cevabı şöyle oldu: Biz bölmek parçalamak için değil, dağılmış ve sağa sola savrulmuş olanları toparlamaya geliyoruz.Zaten biz hiçbir zaman bölen olmadık tam tersine bizi bölüp parçalayanlar oldu.Şimdi yeniden toparlanıyoruz.
Saadet Partisi’ni “Müslümanların iktidarda” olduğunu varsayarak bölücülük yapmakla suçlamak insafsızlık olur. Saadet Partisi Milli Görüş çizgisinin devamı olan ve bu söylemle milletten oy isteyen tek partidir. Üstelik Saadet Partisi ile AK Parti arasında Türkiye’de ve dünyada yaşanan problemlere çözüm ve yaklaşımlar anlamında derin ve ideolojik farklılıklar vardır.Bunu hem AK Parti lideri Erdoğan hem de Saadet Partisi lideri Kurtulmuş açıkça ifade etmektedir.Geçmişte yaşanan tartışmalar ve ayrışma dışardan bakıldığında üslup, yenilikçilik, gelenekçilik etrafında gibi görünsede aslında ideolojik temelde başlayan bir kırılmadır ve ayrışmadır.
Yani AK Parti’nin temel politikalarını belirleyen referanslarla, Saadet Partisi’nin temel politikalarını belirleyen referanslar aynı değildir.AK Parti ayrı bir parti Saadet Partisi ayrı bir partidir.
Saadet Partisi’nin yüksek oy alması AK Parti’yi zayıflatır mı?
Bunu söyleyenleri hayretle karşılıyorum doğrusu.
Çünkü AK Parti hem yerelde hem de ülke yönetiminde iktidarken Saadet Partisi’nin alacağı oyu hesaplamak neden bu kadar büyük bir mesele haline geliyor. Diyelim ki AK Parti bu seçimlerde % 47 değilde % 40 oy alırsa, AK Parti’nin oylarının düşmesinin günahını(!) Saadet Partisi mi ödeyecek?
AK Parti’nin oylarının düşmesinin sorumluluğu yine AK Parti’ye ve AK Partililere aittir. Çünkü millet uzun yıllardan sonra Menderes’in Demokrat Partisi’ne verdiği desteğin bir benzerini AK Parti’ye vermiştir ve ona sorumluluklar yüklemiştir. Eğer millet AK Parti bu sorumluluklarını yerine getirdiğine inanırsa desteğini devam ettirecektir ve herkes de milletin sandıktaki iradesine saygı gösterecektir.
Ama bu seçimler bir yerel seçim, genel oy önemli olsa da Belediye Başkanlıkları kazanılmalıdır onun için de aman oyları bölmeyelim. İyi de değerli dostlar neden hiç kimse Belediye Başkanları’na daha başarılı olmadın diye sormuyor da oyları bölmeyin gerekçesine başvuruluyor. İktidarda olan parti AK Parti. AK Partili belediyelerin daha başarılı olması gerekmez miydi bu son 5 yıllık dönemde? Hiç kimse nedense bunları konuşma cesaretini gösteremiyor. Peki nerede kaldı bizim adalet ve insaf duygularımız!
Çünkü AK Parti hem yerelde hem de ülke yönetiminde iktidarken Saadet Partisi’nin alacağı oyu hesaplamak neden bu kadar büyük bir mesele haline geliyor. Diyelim ki AK Parti bu seçimlerde % 47 değilde % 40 oy alırsa, AK Parti’nin oylarının düşmesinin günahını(!) Saadet Partisi mi ödeyecek?
AK Parti’nin oylarının düşmesinin sorumluluğu yine AK Parti’ye ve AK Partililere aittir. Çünkü millet uzun yıllardan sonra Menderes’in Demokrat Partisi’ne verdiği desteğin bir benzerini AK Parti’ye vermiştir ve ona sorumluluklar yüklemiştir. Eğer millet AK Parti bu sorumluluklarını yerine getirdiğine inanırsa desteğini devam ettirecektir ve herkes de milletin sandıktaki iradesine saygı gösterecektir.
Ama bu seçimler bir yerel seçim, genel oy önemli olsa da Belediye Başkanlıkları kazanılmalıdır onun için de aman oyları bölmeyelim. İyi de değerli dostlar neden hiç kimse Belediye Başkanları’na daha başarılı olmadın diye sormuyor da oyları bölmeyin gerekçesine başvuruluyor. İktidarda olan parti AK Parti. AK Partili belediyelerin daha başarılı olması gerekmez miydi bu son 5 yıllık dönemde? Hiç kimse nedense bunları konuşma cesaretini gösteremiyor. Peki nerede kaldı bizim adalet ve insaf duygularımız!
Doğan Medya Grubu AK Parti zayıflasın diye Saadet Partisi’ne destek veriyor mu?
Olaya bir de ters tarafından bakalım. Saadet Partisi medya gücüne sahip bir parti değil. Milli Gazete ve TV5 dışında herhangi bir medya desteği yok. Refah ve Fazilet döneminde Milli Görüş’e destek veren birçok medya organı şu anda AK Parti ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı olduğu açık biçimde ortada. Yandaş medya ifadesini kullanmak istemiyorum çünkü bu kötü bir yakıştırma ama bir yandaşlık da sözkonusu kabul etmek lazım. AK Parti’nin ilk kurulduğu yıllarda Doğan Medya Grubu ile yürüyen iyi ilişkiler sonrasında yerini kavgaya bıraktı.Medya desteği bakımından Saadet Partisi CHP, MHP ve AK Parti ile aynı durumda değil. AK Parti hem iktidar olması bakımından hem de devlet imkanlarını kullanması bakımından medya konusunda oldukça rahat.
MHP muhalefette ve Meclis’te olduğu için medyada yer alabiliyor.CHP ise zaten eskiden beri medyada belli bir güce ve lobiye sahip.
AK Parti’ye açık biçimde destek veren Kanal 7 ve Ülke TV, Zaman ve STV, Sabah ve ATV, Star Gazetesi ve Kanal 24, Yeni Şafak ve TV NET, sözkonusu Saadet Partisi olduğunda aynı tavrı gösteremiyor. Saadet Partisi’nin Çağlayan’da düzenlediği Gazze Mitingi bile bu medya organlarında çok az yer bulabildi. Bu durum normal midir?
Elbette Saadet Partisi bu medya organlarında da kısmi olarak zaman zaman yer alıyor fakat bu çok da yeterli değil. Bir siyasi partinin halka sesini duyurabilmesi için medyada daha fazla yer alması gerekiyor. Belki bu noktada Saadet Partisi’nin de eksikleri olabilir.
Peki muhafazakar medya grupları böyle bir tavrı içlerine sindirirken Saadet Partisi sesini halka nasıl duyuracak? Halka nasıl ulaşacak? Elbette diğer medya gruplarından gelen davetleri değerlendirmek durumundadır. Ayrıca Saadet Partisi sadece Doğan Medya Grubu’na bağlı medya prganlarında değil, Ciner ve Karamehmet’e bağlı medya organlarında da yer almaktadır.
Mesele Doğan Medya Grubu’na bağlı TV ve gazetelerde yer alırken Saadet Partisi’nin ne söylediğine bakmaktır. Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un bugüne kadar verdiği röportajlarda ve çıktığı TV programlarında AK Parti’ye karşı gayet medeni ve hakkaniyet ölçülerine de riayet ederek herkesin takdir ettiği bir üslüpla eleştirilerini yöneltmektedir.
Dolayısıyla Doğan Medya Grubu’nun Saadet Partisi’ne zımnen destek verdiği ve bu cepheden AK Parti’yi zayıflatmak için Saadet Partisi’ni kullanmaya çalıştığı iddiası boş bir iddiadır. Çünkü Saadet Partisi böyle bir oyuna gelmeyecek kadar akıl, izan ve sorumluluk sahibi bir partidir ve harekettir.
Asıl üzerinde durulması gereken Doğan Medya Grubu’nda neden yer aldığı değil, bizim cenahtaki bazılarının “kraldan çok kralcı” tavırlarıdır. Bir zamanlar, iktidar, işadamı ve siyaset üçgeninde oluşan rant paylaşımına karşı çıkanların ve medya etiğinden bahsedenlerin şimdilerde AK Parti ile nasıl bir ilişki içinde olduklarına iyi bakmak lazım. İktidarla kendi varlık sebeplerini bu kadar özdeşleştirenlerin ve doğru-yanlış ayrımı yapmaksızın AK Parti iktidarının gerçekleştirdiği her icraatı kabullenenlerin, bir iktidar değişimi yaşandığında nasıl tavır alacaklarını hep birlikte izleyeceğiz.
Hülasa sözün özü Saadet Partisi’ne kimileri tarafından biçilmeye çalışılan rol ahlaki değildir.
Bu samimiyetsiz yaklaşımlardan özellikle Müslüman aydınlar vazgeçmelidirler.
Saadet Partisi’nin güçlenmesi AK Parti’yi zayıflatır iddiası da hakkaniyet ve insaf sahibi olan hiç kimseye yakışmaz.
MHP muhalefette ve Meclis’te olduğu için medyada yer alabiliyor.CHP ise zaten eskiden beri medyada belli bir güce ve lobiye sahip.
AK Parti’ye açık biçimde destek veren Kanal 7 ve Ülke TV, Zaman ve STV, Sabah ve ATV, Star Gazetesi ve Kanal 24, Yeni Şafak ve TV NET, sözkonusu Saadet Partisi olduğunda aynı tavrı gösteremiyor. Saadet Partisi’nin Çağlayan’da düzenlediği Gazze Mitingi bile bu medya organlarında çok az yer bulabildi. Bu durum normal midir?
Elbette Saadet Partisi bu medya organlarında da kısmi olarak zaman zaman yer alıyor fakat bu çok da yeterli değil. Bir siyasi partinin halka sesini duyurabilmesi için medyada daha fazla yer alması gerekiyor. Belki bu noktada Saadet Partisi’nin de eksikleri olabilir.
Peki muhafazakar medya grupları böyle bir tavrı içlerine sindirirken Saadet Partisi sesini halka nasıl duyuracak? Halka nasıl ulaşacak? Elbette diğer medya gruplarından gelen davetleri değerlendirmek durumundadır. Ayrıca Saadet Partisi sadece Doğan Medya Grubu’na bağlı medya prganlarında değil, Ciner ve Karamehmet’e bağlı medya organlarında da yer almaktadır.
Mesele Doğan Medya Grubu’na bağlı TV ve gazetelerde yer alırken Saadet Partisi’nin ne söylediğine bakmaktır. Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un bugüne kadar verdiği röportajlarda ve çıktığı TV programlarında AK Parti’ye karşı gayet medeni ve hakkaniyet ölçülerine de riayet ederek herkesin takdir ettiği bir üslüpla eleştirilerini yöneltmektedir.
Dolayısıyla Doğan Medya Grubu’nun Saadet Partisi’ne zımnen destek verdiği ve bu cepheden AK Parti’yi zayıflatmak için Saadet Partisi’ni kullanmaya çalıştığı iddiası boş bir iddiadır. Çünkü Saadet Partisi böyle bir oyuna gelmeyecek kadar akıl, izan ve sorumluluk sahibi bir partidir ve harekettir.
Asıl üzerinde durulması gereken Doğan Medya Grubu’nda neden yer aldığı değil, bizim cenahtaki bazılarının “kraldan çok kralcı” tavırlarıdır. Bir zamanlar, iktidar, işadamı ve siyaset üçgeninde oluşan rant paylaşımına karşı çıkanların ve medya etiğinden bahsedenlerin şimdilerde AK Parti ile nasıl bir ilişki içinde olduklarına iyi bakmak lazım. İktidarla kendi varlık sebeplerini bu kadar özdeşleştirenlerin ve doğru-yanlış ayrımı yapmaksızın AK Parti iktidarının gerçekleştirdiği her icraatı kabullenenlerin, bir iktidar değişimi yaşandığında nasıl tavır alacaklarını hep birlikte izleyeceğiz.
Hülasa sözün özü Saadet Partisi’ne kimileri tarafından biçilmeye çalışılan rol ahlaki değildir.
Bu samimiyetsiz yaklaşımlardan özellikle Müslüman aydınlar vazgeçmelidirler.
Saadet Partisi’nin güçlenmesi AK Parti’yi zayıflatır iddiası da hakkaniyet ve insaf sahibi olan hiç kimseye yakışmaz.