1.Mektub
MEVZUU :
a) Yüce Allah'in Zahir ismi ile münasebeti olan hallerin beyani..
b) Tevhid babinda has kismin zuhuru beyani..
c) Arsin üstündeki derecelere yükselmenin beyani..
d) Cennet derecelerinin asikâr olmasi..
e) Özellikle bazi velilere ait mertebelerin meydana çikmasi..
f) Molla Kasim Ali'nin hali ve diger müridler..
NOT : IMAM-I RABBANI Hz. bu mektubu, seyhi Muhammed Bakibillah'a yazmistir, Imam-i RABBANI Hz. nin seyhi olan bu zatin künyesi söyledir: Kâmil seyh, velayet derecelerine vâsil, nihayeti bidayetine dere eden bu tarikatta yol gösteren Yüce Hakkin hosnut oldugu bu Islâm Dini ugruna güç sarfeden seyhimiz Imamimiz Muhammed Baki Billah Naksibendî Ahrarî..
Yüce ALLAH , onun pek mukaddes sirrinin kudsiyetini artirsin. Temennilerinin de üstündeki nimetlere erdirsin..
Bu bir arzuhaldir.. Yani; Mektup.. Kullarin en küçügü Ahmed'den, hal anlatilan makamin yüce katina.. Mübarek emir icabi, kendisinden alinan cesaretle çesitli halleri anlatilmaktadir.
Söyleki: Bu tarikat edeplerine dair islere devamim sirasinda, Yüce Allah'in ZÂHIR ismine bir zuhur yeri olma serefine erdim; hem de tam manasi ile, her seyden ayri bir manada.. O kadar ki: Bütün esyada, tek tek bu tecelliyi gördüm, özellikle kadinlarin kisvesinde.. Hatta ayri ayri her yanlarinda.. Bu kadinlar zümresine o kadar ram oldum ki: Anlatamam. Bu ram olma isinde çaresiz bir duruma düstüm.
Bu, öyle bir zuhurdur ki, yalniz bu mahalde olmustur; bir baska mahalde zuhura geldigi olmamistir. Ne letaif hususiyetleri (insan duygularinin özellikleri) arasinda, ne acaip muhassenati (sasirtici islerin güzellikleri) meyaninda gördüm. Zuhur yerlerinin hiç birinde, asla böyle zuhur olmamistir.
Hâsili: Su gibi eridim; bu kadinlarin elinde eriyip aktim. Anlattigim manada bir tecelli her yemekte ve içmekte, her giyim isinde baska baska oluyordu. Lezzetli mükellef bir yemek sofrasinda (veya yenen seyin kendisinde) buldugum lezzeti, baskasinda bulamadim. Bu degisiklikler, tatli su ile tuzlu beyninde oluyordu: belki de her seyde.. Her seyin tadi, baskalarindan ayri olarak, kendi degisik derecelerine göre kemal hususiyetleri arasindaydi. O kadar ki: Bu tecellilerin özelliklerini yazi ile anlatmak mümkün degildir.
Ancak, huzurunuzda bulunmus olsaydim, bunlari belki dille anlatabilirdim. Halbuki ben, bu tecelliler esnasinda (Resulüllah S.A. efendimizin son nefesinde diledigi) refik-i âlâya müstaktim; ondan baska ele iltifat etmedim. O hale magluptum; baska yana iltifat gücünü kendimde bulamiyordum.
Bu arada su durum bana malum oldu; Bu tecelli, tenzihe (sirf varliga) bagli nisbete münafi degildir. Çünkü, batin bu nisbetle alâkalidir. Onun, zahire aslâ iltifati yoktur. Bu tecelli ile teserrüf eden zahirdir. Ki o: bu nisbetten yana bostur; muattaldir. Hak adina yemin olsun; batini söyle buldum: Göz, baska yana kayma iptilâsina ugramamistir. O, bütün bilinenlerden ve zuhurlardan uzak durmustur. Ancak zahir, kesrete ve ikilige dönük oldugu için; bu tecelli saadetine ermistir.
Belli bir zamandan sonra, bu tecelli, gizli sakli yolu tuttu. Hayret ve cehalet nisbeti, oldugu gibi kaldi. O tecelliler, böylece; sanki, daha önce hiç gelmemis gibi oldular.
Üstte anlatilan halin akabinde, has manada bir fena hali ariz oldu. Bu dahi, ilmî manada bir taayyün idi. Ama, taayyün avdetinden sonra zuhur edip anlatilan fena halinde tükenen ilmî taayyün.. O zaman dahi, benlik (ENE) zannindan yana hiç bir eser kalmadi..
Isbu anlatilan zamanda, Islâmî yollar belli olmaya, görünmeye basladi; zuhurda gizli sirkin yokluk alâmetleri belirdi. Bu alâmetler, amellerde kusuru ve ertelemeyi görmektir. Keza, niyetlere, bozuk hatiralara ve tehlikelere parmak basmaktir.
Yine bu cümleden olmak üzere, kulluk ve izmihlal (benlik davasinin silinmesi) emareleri zuhura geldi..
Allah-ü Taâlâ, teveccühünüzün bereketi ile bizleri kulluk makaminin hakikatine ulastirdi. Yine bu teveccühünüzün bereketi ile arstan öteye yükselmeler çokça olmaktadir.
Sonra..
Birinci mertebede bir yükselme oldu. Arstan öte makamlara ulastim. Hali ile bu yükselme, mesafelerin dürülmesi sonucu meydana geldi. Huld cenneti ve altindakiler müsahede edilir oldu. Tam bu anda hatira geldi:
? Bazi Hak erenlerin makamini göreyim..
Dedim.. O yana teveccüh edince, onlarin makamlarina göz ilisti. Görmek arzu ettigim sahislari o yerde gördüm. Hem de: Mekân, mekânet, (yer, yerlesme) zevk ve sevk cihetinden degisik derecelerine göre.
Sonra..Ikinci derecede bir yükselme oldu. Böylece: Büyük mesayihin keremli ehl-i beytin, insanlarin mürsidi Hulefa-i Rasidin'in makamlarindan baska Resulüllah S.A. efendimizin has makami; sair nebilerin, sanli resullerin degisik makamlari, mele-i âlâ arsin fevkinde görüldü..
Bu arada, bir baska yükselme oldu. Ama arsin üstünde bir yükselme idi. Yer merkezinden arsa varan mesafe mikdari veya az kisa. Hazret-i Hace Bahaeddin Naksibend'in makaminda nihayet buldu. ALLAH sirrini takdis eylesin.
Bu son gördügüm makamin ötesinde veya az ilerisinde sayili bazi mesayih vardi. Meselâ: Seyh Maruf-u Kerhî, Seyh Ebu Said Harraz.. Kalan mesayihten bazilarinin makami onun altinda; bazilarinin makami da onunla birdi.
Makamlari altta olanlardan, sunlar vardi: Seyh Alâüddevle Simnanî ve Seyh Necmedin-i Kübra..
Üst makamda olanlar ise sunlardi: Ehl-i Beyt imamlari..
Daha yukarida Hulefa-i Rasidin'in makamlari vardi. ALLAH onlardan razi olsun..
Sair peygamberlerin makamlari, Resulüllah S.A. efendimize has makamin bir yaninda; ulvî meleklere ait makam ise., diger yaninda idi..
Resulüllah S.A. efendimize has makamin, bütün makamlara nisbetle bir üstünlügü ve asaleti vardi. Allah-ü Taâlâ ona salât ve selâm eylesin.
islerin hakikatlerini en iyi bilen Yüce ALLAH tüm noksan sifatlardan münezzehtir.
Allah'in inayeti ile, her istedigimde manevî yükselme olmaktadir. Bazi vakitlerdeyse.. istemeden d.e oluyor.. Bu yükselme hallerinde, anlatilan islerden baska seyler de müsahede edilir. Bazi yükselmelerdeyse.. degisik izlenimler meydana gelir; onlardan pek çogu da unutuluyor..
Her ne zaman bazi halleri yazmayi murad etsem; anlatilacagi anda hatira gelmiyor; böyle bir sey müyesser olmuyor.. Onlar arasinda öyle seyler var ki, görünüste küçük gibi; ama onun için istigfar edilmesi gerekli.. Yazmak söyle dursun.. Onlardan bazilari, bu imlâ esnasinda hatirdaydi; ama yazacagim zaman, aklimda kalmadi.. Esasen, bu yazilanlardan fazlasini yazmak da edep disidir.
Molla Kasim Ali'nin hali pek güzel.. Kendisine istihlâk ve istigrak (manevî hal) agir basti. Tüm cezbe makamlarim geçti; onlarin üstü makama kadem basti.
Önceleri, sifatlari asla bagli görüyordu. Simdi ise., o sifatlari kendi varliklari ile, kendisinden uzak görmektedir. Kendi nefsini de "tam manasi ile bos görmektedir. O kadar ki: Sifatlarin kaim durdugu nuru dahi, kendisine aralikli görmektedir. Kendisini de, o nurun bir yaninda buluyor. Diger (müridlerin) halleri de, gün gün terakkide devamlidir. Aziz Allah'in izni ile, bunlari tafsilâti ile diger mektuplarda anlatirim.
MEVZUU :
a) Yüce Allah'in Zahir ismi ile münasebeti olan hallerin beyani..
b) Tevhid babinda has kismin zuhuru beyani..
c) Arsin üstündeki derecelere yükselmenin beyani..
d) Cennet derecelerinin asikâr olmasi..
e) Özellikle bazi velilere ait mertebelerin meydana çikmasi..
f) Molla Kasim Ali'nin hali ve diger müridler..
NOT : IMAM-I RABBANI Hz. bu mektubu, seyhi Muhammed Bakibillah'a yazmistir, Imam-i RABBANI Hz. nin seyhi olan bu zatin künyesi söyledir: Kâmil seyh, velayet derecelerine vâsil, nihayeti bidayetine dere eden bu tarikatta yol gösteren Yüce Hakkin hosnut oldugu bu Islâm Dini ugruna güç sarfeden seyhimiz Imamimiz Muhammed Baki Billah Naksibendî Ahrarî..
Yüce ALLAH , onun pek mukaddes sirrinin kudsiyetini artirsin. Temennilerinin de üstündeki nimetlere erdirsin..
Bu bir arzuhaldir.. Yani; Mektup.. Kullarin en küçügü Ahmed'den, hal anlatilan makamin yüce katina.. Mübarek emir icabi, kendisinden alinan cesaretle çesitli halleri anlatilmaktadir.
Söyleki: Bu tarikat edeplerine dair islere devamim sirasinda, Yüce Allah'in ZÂHIR ismine bir zuhur yeri olma serefine erdim; hem de tam manasi ile, her seyden ayri bir manada.. O kadar ki: Bütün esyada, tek tek bu tecelliyi gördüm, özellikle kadinlarin kisvesinde.. Hatta ayri ayri her yanlarinda.. Bu kadinlar zümresine o kadar ram oldum ki: Anlatamam. Bu ram olma isinde çaresiz bir duruma düstüm.
Bu, öyle bir zuhurdur ki, yalniz bu mahalde olmustur; bir baska mahalde zuhura geldigi olmamistir. Ne letaif hususiyetleri (insan duygularinin özellikleri) arasinda, ne acaip muhassenati (sasirtici islerin güzellikleri) meyaninda gördüm. Zuhur yerlerinin hiç birinde, asla böyle zuhur olmamistir.
Hâsili: Su gibi eridim; bu kadinlarin elinde eriyip aktim. Anlattigim manada bir tecelli her yemekte ve içmekte, her giyim isinde baska baska oluyordu. Lezzetli mükellef bir yemek sofrasinda (veya yenen seyin kendisinde) buldugum lezzeti, baskasinda bulamadim. Bu degisiklikler, tatli su ile tuzlu beyninde oluyordu: belki de her seyde.. Her seyin tadi, baskalarindan ayri olarak, kendi degisik derecelerine göre kemal hususiyetleri arasindaydi. O kadar ki: Bu tecellilerin özelliklerini yazi ile anlatmak mümkün degildir.
Ancak, huzurunuzda bulunmus olsaydim, bunlari belki dille anlatabilirdim. Halbuki ben, bu tecelliler esnasinda (Resulüllah S.A. efendimizin son nefesinde diledigi) refik-i âlâya müstaktim; ondan baska ele iltifat etmedim. O hale magluptum; baska yana iltifat gücünü kendimde bulamiyordum.
Bu arada su durum bana malum oldu; Bu tecelli, tenzihe (sirf varliga) bagli nisbete münafi degildir. Çünkü, batin bu nisbetle alâkalidir. Onun, zahire aslâ iltifati yoktur. Bu tecelli ile teserrüf eden zahirdir. Ki o: bu nisbetten yana bostur; muattaldir. Hak adina yemin olsun; batini söyle buldum: Göz, baska yana kayma iptilâsina ugramamistir. O, bütün bilinenlerden ve zuhurlardan uzak durmustur. Ancak zahir, kesrete ve ikilige dönük oldugu için; bu tecelli saadetine ermistir.
Belli bir zamandan sonra, bu tecelli, gizli sakli yolu tuttu. Hayret ve cehalet nisbeti, oldugu gibi kaldi. O tecelliler, böylece; sanki, daha önce hiç gelmemis gibi oldular.
Üstte anlatilan halin akabinde, has manada bir fena hali ariz oldu. Bu dahi, ilmî manada bir taayyün idi. Ama, taayyün avdetinden sonra zuhur edip anlatilan fena halinde tükenen ilmî taayyün.. O zaman dahi, benlik (ENE) zannindan yana hiç bir eser kalmadi..
Isbu anlatilan zamanda, Islâmî yollar belli olmaya, görünmeye basladi; zuhurda gizli sirkin yokluk alâmetleri belirdi. Bu alâmetler, amellerde kusuru ve ertelemeyi görmektir. Keza, niyetlere, bozuk hatiralara ve tehlikelere parmak basmaktir.
Yine bu cümleden olmak üzere, kulluk ve izmihlal (benlik davasinin silinmesi) emareleri zuhura geldi..
Allah-ü Taâlâ, teveccühünüzün bereketi ile bizleri kulluk makaminin hakikatine ulastirdi. Yine bu teveccühünüzün bereketi ile arstan öteye yükselmeler çokça olmaktadir.
Sonra..
Birinci mertebede bir yükselme oldu. Arstan öte makamlara ulastim. Hali ile bu yükselme, mesafelerin dürülmesi sonucu meydana geldi. Huld cenneti ve altindakiler müsahede edilir oldu. Tam bu anda hatira geldi:
? Bazi Hak erenlerin makamini göreyim..
Dedim.. O yana teveccüh edince, onlarin makamlarina göz ilisti. Görmek arzu ettigim sahislari o yerde gördüm. Hem de: Mekân, mekânet, (yer, yerlesme) zevk ve sevk cihetinden degisik derecelerine göre.
Sonra..Ikinci derecede bir yükselme oldu. Böylece: Büyük mesayihin keremli ehl-i beytin, insanlarin mürsidi Hulefa-i Rasidin'in makamlarindan baska Resulüllah S.A. efendimizin has makami; sair nebilerin, sanli resullerin degisik makamlari, mele-i âlâ arsin fevkinde görüldü..
Bu arada, bir baska yükselme oldu. Ama arsin üstünde bir yükselme idi. Yer merkezinden arsa varan mesafe mikdari veya az kisa. Hazret-i Hace Bahaeddin Naksibend'in makaminda nihayet buldu. ALLAH sirrini takdis eylesin.
Bu son gördügüm makamin ötesinde veya az ilerisinde sayili bazi mesayih vardi. Meselâ: Seyh Maruf-u Kerhî, Seyh Ebu Said Harraz.. Kalan mesayihten bazilarinin makami onun altinda; bazilarinin makami da onunla birdi.
Makamlari altta olanlardan, sunlar vardi: Seyh Alâüddevle Simnanî ve Seyh Necmedin-i Kübra..
Üst makamda olanlar ise sunlardi: Ehl-i Beyt imamlari..
Daha yukarida Hulefa-i Rasidin'in makamlari vardi. ALLAH onlardan razi olsun..
Sair peygamberlerin makamlari, Resulüllah S.A. efendimize has makamin bir yaninda; ulvî meleklere ait makam ise., diger yaninda idi..
Resulüllah S.A. efendimize has makamin, bütün makamlara nisbetle bir üstünlügü ve asaleti vardi. Allah-ü Taâlâ ona salât ve selâm eylesin.
islerin hakikatlerini en iyi bilen Yüce ALLAH tüm noksan sifatlardan münezzehtir.
Allah'in inayeti ile, her istedigimde manevî yükselme olmaktadir. Bazi vakitlerdeyse.. istemeden d.e oluyor.. Bu yükselme hallerinde, anlatilan islerden baska seyler de müsahede edilir. Bazi yükselmelerdeyse.. degisik izlenimler meydana gelir; onlardan pek çogu da unutuluyor..
Her ne zaman bazi halleri yazmayi murad etsem; anlatilacagi anda hatira gelmiyor; böyle bir sey müyesser olmuyor.. Onlar arasinda öyle seyler var ki, görünüste küçük gibi; ama onun için istigfar edilmesi gerekli.. Yazmak söyle dursun.. Onlardan bazilari, bu imlâ esnasinda hatirdaydi; ama yazacagim zaman, aklimda kalmadi.. Esasen, bu yazilanlardan fazlasini yazmak da edep disidir.
Molla Kasim Ali'nin hali pek güzel.. Kendisine istihlâk ve istigrak (manevî hal) agir basti. Tüm cezbe makamlarim geçti; onlarin üstü makama kadem basti.
Önceleri, sifatlari asla bagli görüyordu. Simdi ise., o sifatlari kendi varliklari ile, kendisinden uzak görmektedir. Kendi nefsini de "tam manasi ile bos görmektedir. O kadar ki: Sifatlarin kaim durdugu nuru dahi, kendisine aralikli görmektedir. Kendisini de, o nurun bir yaninda buluyor. Diger (müridlerin) halleri de, gün gün terakkide devamlidir. Aziz Allah'in izni ile, bunlari tafsilâti ile diger mektuplarda anlatirim.